REKL

AYET-İ KERİME

قوات الاحتلال تعتدي على المواطن خالد الغباشي في مخيم الجلزونتقرير علي دار علي

Posted by ‎تلفزيون فلسطين Palestine tv‎ on 12 Haziran 2015 Cuma

26 Ağustos 2013 Pazartesi

Erişimi kapatan sanal korsanlar, "Sisi, peşindeyiz!

Mısır Silahlı Kuvvetleri internet sitesi (www.mmc.gov.eg), Türk hacker grubu 'Ayyıldız Tim' tarafından çökertildi.

Gruptan yapılan açıklamada, darbeci Mısır ordusunun halkına yönelik şiddet eylemlerine devam ettirdiği sürece siber saldırılara devam edileceği bildirildi.

Mısır Silahlı Kuvvetleri'nin resmi internet sitesi www.mmc.gov.eg'e (Egyptian Armed Forces) erişimi kapatan sanal korsanlar, "Sisi, peşindeyiz! Zulüm çeken müslüman kardeşlerimiz için, öldürülen masumlar için eylemlerimiz devam edecektir!" ikazında bulundu.

Ayrıca, Tim'den, "Kimyasal silahla can veren yavrularına sarılan babanın acısına ortağız! Kadın demeden çocuk demeden, zulüm gören müslüman kardeşlerimiz için 'Suriye Radyo Televizyon Üst Kurumu' erişime kapatıldı" açıklaması yapıldı. www.rtv.gov.sy adresi siber savaşçılar tarafından 'hack'lendi.

17 Ağustos 2013 Cumartesi

Tankın önünde durdu böyle vuruldu

Tankın önünde durdu böyle vuruldu

18.08.2013 Süveyş Kanalı kıyısındaki İsmailiye'de önceki gün " en az 4 gösterici Mısır güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetti. Gösteriler kapsamında sokaklara dökülen halka ateş açılması amatör kamera tarafından da saniye saniye kaydedildi. Görüntülerde yaylım ateşine rağmen kaçmayan ve tankın önünde durup meydan okuyan bir göstercinin keskin nişancılar tarafından vurulduğu an ve çevredekilerin yaşadığı dehşet görülüyor. Ellerini açarak tankın önüne geçen gencin vücudunu delip geçen kurşun da yine görüntülere yansıdı. 30 Haziran'dan bu yana ülkede ölenlerin sayısının 3 bin 533, yaralı sayısının ise 11 bin 520 olduğu bildirildi.

MUHİMMAT BU DEFA MARMARAYDAN ÇIKTI

     Marmaray kazısından mühimmat çıktı
Tuzla’daki Marmaray kazısında, patlayıcı madde düzeneği ve çok sayıda mermi bulundu. Kazıda çıkan 9 silindir borunun bomba yapımında kullanılan malzeme olduğu belirlendi.

İstanbul Tuzla’da Yayla Mahallesi’nde yürütülen Marmaray hızlı tren kazı hattında önceki gün akşam, cephaneliğe ulaşıldı. Kazı çalışması yapan ekipler, bir poşet içinde silah mermisi ve silindir şeklinde boruları görünce durumu 155’e ihbar etti.

Marmaray inşaat sahasına Olay Yeri İnceleme Şubesi ekipleri ile bomba imha uzmanları sevk edildi. Ekipler poşet içerisinden; 109 adet fişek, 30 gram siyah toz madde, 63 gram ne olduğu belirsiz hamuru andıran madde, 9 adet silindir şeklinde boru ile 26 adet metal ve yay çıkarttı.

PATLAYICI DÜZENEĞİ
Bomba imha uzmanlarınca incelemeye alınan toz ve hamurumsu maddeler ile silindir boruların patlayıcı madde düzeneğinde kullanılan malzemeler olduğu üzerinde duruluyor. Bugüne kadar çeşitli eylemlerde silindir boruya konulan bomba düzenekleri kullanılmıştı. Terörle Mücadele Şubesi ekipleri de toprağa gömülen mühimmatla ilgili geniş çaplı soruşturma başlattı.

Mühimmatın kim ya da kimler tarafından toprağa gizlendiğine ilişkin henüz bir bulguya ulaşılamadı. 9mm çaplı mermiler balistik inceleme için Kriminal Polis Laboratuvarı’na gönderildi. Esrarengiz mühimmatın Ergenekon davasında kararların açıklanmasından kısa bir süre sonra bulunması dikkat çekti.

BORU TiPi DÜZENEK
Bomba imha uzmanı ekipleri, bulunan malzemeleri inceledi. Poşetten çıkan 9 adet silindir şeklindeki boru ve diğer malzemelerin daha önce terör örgütlerinin de sıklıkla kullandığı boru tipi bomba yapımında kullanılan ekipman olduğu tespit edildi.

14 Ağustos 2013 Çarşamba

Firavun SİSİ katletti, dünya seyretti!

Mübarek’İn diktatörlüğünde bile Mısır bu kadar büyük bir katliama sahne olmamıştı. Ordu, darbe karşıtlarının üzerine kurşun yağdırdı, ortalık kan gölüne döndü.

Mısır kanalları katliamı canlı yayında verdi. Müslüman Kardeşler, ‘Sokaklara dökülün’ çağrısı yaptı. Ülke genelinde 8 kilise ateşe verildi. İç savaş korkusu giderek büyüyor.

Mübarek’in devrilmesinin ardından seçimle işbaşına gelen Müslüman Kardeşler adayı Muhammed Mursi’nin 3 Temmuz’daki ordu darbesiyle koltuğundan indirilerek tutuklanmasının ardından Mursi yanlıları, Adeviyye ve Nahda Meydanları’nı hiç boşaltmadan barışçıl gösterilerine devam etti. Ta ki darbeci general Abdulfettah El Sisi’nin ‘Meydanı boşaltın yoksa biz zorla boşaltacağız’ ültimatomuna kadar... El Sisi, Müslüman Kardeşler’in ‘tahdide boyun eğmeyiz, eyleme devam’ kararının ardından dün güvenlik güçlerine meydanı zor kullanarak boşaltma talimatı verdi.

Taşa karşı kurşun yağdı

Sabah saatlerinde zırhlılar eşliğinde iki meydana operasyon yapan polis ve askerler, önce gaz bombalarıyla meydandakileri dağıtmaya çalıştı. Başarılı olamayınca gerçek mermilerle müdahale başladı. Mermilerin yağmasıyla birlikte ortalık can pazarına döndü. Mısır Hükümeti, konuyla ilgili ‘Ölenler nedeniyle üzüntü duyduk’ açıklaması yaptı. Kabinenin Rabiatul Adaviyye ve Nahda meydanlarına müdahaleyi canlı yayınla izlediği belirtildi.

Yanarak can verdiler

Kanlı baskının ardından Nahda Meydanı, kısa bir süre içerisinde askerlerin kontrolüne geçerken Adeviyye’de ise çok yoğun çatışmalar gözlendi. Ölü ve yaralı sayısı her geçen dakika arttı. Keskin nişancıların çatılardan kalabalığın üzerine ateş açtığı iddiaları, polisin kalabalığın üzerine fırlattığı molotoflar dehşeti daha da artırdı. Molotoflardan 3 Mısırlı diri diri yanarak hayatını kaybetti. Yoğun şekilde gaz bombalarının atıldığı ve silahların kullanıldığı meydandaki yaralıların dışarıya çıkartılmasına izin verilmediği, meydan hastanelerindeki ekipman ve doktorların yetersiz kaldığı, kan kaybından dolayı çok sayıda sivilin hayatını kaybettiği bildirildi.

2 çocuk, 30 ulema öldü

Adeviyye meydanında hayatını kaybedenler arasında iki çocuk da var. 30 El Ezher uleması ile bir doktor da hayatını kaybetti. Başkent Kahire başta olmak üzere ülkenin birçok kentindeki tüm ana arterler askeri birlik ve zırhlı araçlar tarafından kontrol ediliyor ve yollar trafiğe kapatıldı. Protestoların Kahire’nin yanı sıra İskenderiye, Asyut, Minye ve Helvan kentlerinde yoğunlaştığı bildirildi. Protestolar sırasında bazı eylemcilerin darbeye destek verdikleri gerekçesiyle Kıpti Kilisesi’ne ait 8 kiliseyi de ateşe verdikleri anlaşıldı. Başkent Kahire’nin çevre illerle bağlantısı olan tüm ana yollar güvenlik güçlerince kapatıldı. Doğudaki Suveyş Kanalı, İsmailiye, Port Said, İskenderiye ve diğer birçok kentin giriş çıkışları da trafiğe kapatıldı.

Resmi ölü sayısı 149 
Mısır Sağlık Bakanlığı, bugün ülke genelinde yaşanan çatışmalarda 149 kişinin öldüğünü açıkladı. Müslüman Kardeşler sözcüsü ise bu sayının 2 binin üzerinde olduğunu iddia etti. 
Bakanlık, olaylarda 1.403 kişinin de yaralandığını belirtti.
1 ay olağanüstü hal ilan edildi

Mısır güvenlik güçlerinin müdahalesi ve ülke genelinde başlayan gösterilerin başlamasından dolayı ülke genelinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Mısır İçişleri Bakanlığı, bir ay boyunca akşam saat 17:00’den itibaren ülke genelinde sokağa çıkma yasağı uygulanacağını açıkladı.

AA ekibi de gözaltına alındı

Olaylar sırasında yüzlerce kişi gözaltına alındı. Katliamı görüntüleyen Anadolu Ajansı Ortadoğu Bölge Müdürlüğü’nde görevli kameraman Ahmed Said ile fotomuhabiri Muhammed Hossam, olayları çektiği sırada askerler tarafından götürüldü. AA ekibinin çektiği fotoğraf ve görüntülere el koyan güvenlik güçleri, bir süre sonra Said ile Hossam’ı serbest bıraktı. 

GÖSTERİLER SÜRECEK
İhvan'dan gösterilerin geleceği hakkında bir açıklama geldi.
Grup adına açıklama yapan sözcü 'meydanlara çıkmaya ve gösterilere devam edeceğiz' ifadelerini kullandı. Mısır hükümeti ise 'yaşanan ölümlerden üzüntü duyuyoruz' açıklamasında bulundu.

MECLİS BAŞKANI'NDAN AÇIKLAMA
Mısır Meclis Başkanı'ndan yaşanan olaylara yönelik açıklama geldi. Açıklamada, emperyalist güçlerin Müslüman halklar üzerinde oynadıkları oyunlara bir son vermesi gerektiği belirtildi.

Sisi'nin oluşturduğu cunta yönetimi Gerçek mermili ve biber gazlı

Mısır’da katliam sabahı! Güvenlik güçleri, başkent Kahire’nin Adeviyye ve Nahda meydanlarında devrik Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin serbest bırakılması için toplanan eylemcilere müdahale etti. Ramazan bayramı sonrası Mısır Genelkurmay Başkanı Abdülfettah el-Sisi'nin oluşturduğu cunta yönetimi, Mursi destekçilerine meydanlardan ayrılmadıkları taktirde müdahale olacağının sinyallerini vermişti. Gerçek mermili ve biber gazlı saldırılarda 163 kişinin öldüğü duyuruldu...

11 Ağustos 2013 Pazar

kâğıt parçasıydı belgenin orijinali savcılığa gönderildi. MÜSLÜMAN KATLİAMI ÜLKEMDEDE BÖYLEMİ OLACAKTI

İlker Başbuğ ile ilgili deşifre olan sır bilgi!
Başbuğ, 28 Şubat süreciyle birlikte son derece kritik yerlerde görev almıştı.

Başbuğ ve Paksüt'ün yaptığı görüşmenin ortaya çıkması kamuoyuna bomba gibi düştü.
Başbuğ'a göre belge kâğıt parçasıydı. Ancak aylar süren tartışmaların ardından belgenin orijinali savcılığa gönderildi. 
Başbuğ döneminin en flaş skandalı Balyoz Darbe Planı'nın ortaya çıkması oldu.
Kafes Eylem Planı, Heronlarla ilgili tartışmalar, Parola; 'Adi Başbakan' yaşanan diğer skandallardı..
Bülent Arınç'a suikast yapılacağı gerekçesiyle iki ay takip edilen araçta yakalananlar rütbeli asker çıkmıştı.

İlker Başbuğ , Kara Kuvvetleri Komutanlığı dönemine kadar çok göz önünde olmamıştı. 28 Şubat sürecinde Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Başyardımcılığı görevini üstlendi. Süreci hedefe götüren Milli Güvenlik Kurulu Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı ona bağlıydı...

Beş yıldır devam eden Ergenekon Davası 5 Ağustos pazartesi günü sonuçlandı. 19 kişi ömür boyu hapis cezasına çarptırılırken onlarca kişi de farklı hapis cezaları aldı. Mahkeme kararını açıkladıktan sonra aldığı ceza en çok tartışılan isim ise Genelkurmay eski Başkanı Org. İlker Başbuğ oldu. Yargıtay mahkemenin verdiği hapis cezalarını onayladığı takdirde Başbuğ ömür boyu hapis yatacak.

Balkan Savaşı'ndan sonra Makedonya'nın Manastır şehrinden Türkiye göç eden bir ailenin çocuğu olarak 29 Nisan 1943'te dünyaya gelen Başbuğ, sadece bugün tartışılan bir isim değil. Kamuoyunun önüne çok çıkmadan, Kara Kuvvetleri Komutanlığı döneminden itibaren gündemin merkezine yerleşmişti. Dönemin Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt ile bir araya gelmesi olay olmuştu.

Bugün Gazetesi'nden Tuncay Opçin'in haberine göre, 50 yıllık meslek hayatında yurtdışında çalışmış, yıldızını kurmaylıkla "kızartmış" Başbuğ, Kara Kuvvetleri Komutanlığı dönemine kadar çok göz önünde olmamıştı. Ancak Başbuğ, 28 Şubat süreciyle birlikte son derece kritik yerlerde görev almıştı. Hiç şüphesiz bunlar arasında en önemlisi Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği Başyardımcılığı'ydı.

28 Şubat sürecinde MGK hayati öneme sahipti. Prof. Necmettin Erbakan başkanlığındaki Refahyol Hükümeti'nin istifa ettirilmesinde başat rol MGK'daydı. Hükümet ile kurulun asker üyeleri birbirleriyle kurulda hesaplaşıyor, her ay düzenli yapılan kurul toplantıları kamuoyu tarafından dikkatle takip ediliyordu. Zaten sürece adını veren de 28 Şubat 1997 tarihinde yapılan kurul toplantısıydı.

28 ŞUBAT’IN GİZLİ BEYNİ

Kurulda siyasi tartışmaların en yoğun olduğu zamanda genel sekreterlik görevini İlhan Kılıç yürütmüştü. Kılıç daha sonra hava kuvvetleri komutanı olacak, yerine de Necdet Timur gelecekti. Timur'un genel sekreterliği döneminde başyardımcısı İlker Başbuğ'du. Başbuğ, neredeyse kurulun beynini temsil ediyordu. Çünkü MGK'daki görevi sırasında, kurulun en önemli bölümü, Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı, Başbuğ'a bağlıydı. 28 Şubat sürecini başarıya götürecek olan psikolojik harp buradan yürütülüyordu.

Bu görev daha sonra Başbuğ'un çok işine yarayacak, basında geniş bir arkadaş çevresi oluşturmasını sağlayacaktı. O dönemde görev yapan Ankaralı gazeteciler Genelkurmay Başkanlığı döneminde Başbuğ'a adeta siper olacaklardı. Başbuğ'a atfedilen "Entelektüel Paşa" benzetmesi de bu gazetecilerin kalemlerinden çıkmıştı.

"KARİYERİST" OLMAKLA SUÇLANDI

Başbuğ, hem Hilmi Özkök'ün hem de Yaşar Büyükanıt'ın Genelkurmay başkanlığı yıllarında bu iki isimle birlikte hareket etmişti. Bu yüzden de Şener Eruygur'un etrafında gruplaşan komutanlar tarafından "kariyerist" olmakla suçlanmıştı.

Ortaya çıkartılan darbe planlarında dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman'ı bertaraf ederek Genelkurmay başkanı olmak istiyordu. Eruygur'un ardında da aynı göreve dönemin Birinci Ordu Komutanı Org. Hurşit Tolon gelecekti. Bu durumda da hem Büyükanıt'ın hem de Başbuğ'un önü kapanacaktı. 28 Şubat sürecinde Çevik Bir-Hüseyin Kıvrıkoğlu çekişmesinin bir benzeri "Sarıkız" darbe planı çerçevesinde yaşanıyordu. Darbe senaryoları ile Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içindeki iktidar kavgası iç içe geçmişti. Başbuğ bu dönemde Özkök ve Büyükanıt ikilisi ile birlikte hareket etmişti. Dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Başbuğ'u kendileriyle birlikte hareket etmesi için uyarmıştı.

İlker Başbuğ, bu olaylar sırasında hiç dikkat çekmeden Genelkurmay başkanlığı yolunda emin adımlarla ilerliyordu. Nitekim Kara Kuvvetleri Komutanlığı dönemini de kazasız belasız atlattığını düşünürken basına bir fotoğraf servis edildi. Başbuğ bu fotoğrafta, Kudüs'te Musevilerce kutsal kabul edilen Ağlama Duvarı önünde dua ediyordu. Servis edenler bu fotoğrafın devamında Başbuğ'un Mescid-i Aksa'da namaz kılarken çektirdiği fotoğrafı ise sansürlemişlerdi.

TARAF NEFES ALDIRMADI

İlker Başbuğ adını kamuoyu gündemine taşıyan ilk haber 13 Haziran 2008 günü yayımlandı. Taraf'tan Mehmet Baransu'nun haberine göre henüz Kara Kuvvetleri Komutanı olan Başbuğ, 4 Mart'ta Osman Paksüt'le görüşmüştü. Haberde Paksüt'ün karargâha hangi araçla geldiği, aracın plakası, görüşmenin yapıldığı saatler, görüşme sırasında karargâhta yaşananlar tüm ayrıntısıyla verilmişti. Devletin en üst kademesinde yer alan isimlerin birbirleriyle görüşmesinde aslında olağanüstü bir durum yoktu. Ancak görüşmeyi anlamlı ve önemli kılan tarihti. Başbuğ-Paksüt görüşmesinden sadece bir hafta önce başörtüsünü üniversitelerde serbest bırakan Anayasa değişikliği meclisten geçmişti. Bu değişikliği CHP alelacele Anayasa Mahkemesi'ne götürmüştü. Başbuğ-Paksüt görüşmesinden çok kısa bir süre sonra da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AK Parti'ye kapatma davası açtı.

İkilinin yaptığı görüşmenin ortaya çıkması kamuoyuna bomba gibi düştü. Başbuğ ve Paksüt görüşmeyi doğruladılar. Yalanladıkları görüşmenin içeriğiydi. Ancak hem kısa bir yazılı açıklama ile yetinen Genelkurmay Başkanlığı hem de Osman Paksüt konunun üzerine gitmeyerek, nisyana terk ettiler. Nitekim bu tarihi görüşme Türkiye'nin sıcak gündem maddelerinin arasında unutuldu gitti.

"Entelektüel Paşa" imajını yerle bir eden konuşma

Aktütün saldırısı sonrası Başbuğ’un Balıkesir’de yaptığı sert konuşma hakkında kamuoyunda oluşan ‘Entelektüel Paşa’ imajını zedeledi. Yeni Genelkurmay başkanı okuyan, düşünen, ciddi yazarlardan referans verebilen bir isimdi. Entelektüel bir kimliği olduğu vurgusu yapılıyordu çeşitli yazarlar tarafından. Ancak tüm sihir Aktütün Karakolu baskınının ardından Başbuğ'un Balıkesir'de yaptığı konuşma ile yerle bir oldu. Genelkurmay Başkanı olmasının üzerinden bir ay geçtikten sonra 3 Ekim 2008'de Aktütün Karakolu basıldı.

‘DİKKATLİ OLUN’

Baskından 10 gün sonra Taraf Gazetesi baskının görüntülerini yayımladı. Başbuğ, bu görüntüler üzerine 15 Ekim 2008'de Balıkesir'de basın toplantısı düzenledi ve gazeteyi çok ağır dille tehdit etti: "Herkesi dikkatli olmaya davet ediyorum. Benim bugün size söyleyeceğim bunlardır."
Bu konuşmanın ardından Başbuğ yazarlar tarafından kıyasıya eleştirildi. Görev süresi içerisinde Başbuğ'un en çok canını sıkan ve canını yakan İrticayla Mücadele Eylem Planı'nın Taraf'ta yayımlanması oldu. Albay Dursun Çiçek imzasını taşıyan belgeye göre AK Parti ve Fethullah Gülen grubu bitirilecekti. Bunun için masum insanlara komplo kurulması, evlerine silah konulup, ardından askerlerin yapacağı baskınla yakalanmasının sağlanması gibi içerisinde onlarca komplo ve tuzağın olduğu plan TSK'nin başını oldukça ağrıtacağa benziyordu.

"KAĞIT PARÇASI" DEDİ AMA...

Belgenin içeriğiyle ilgili bir şey söylemeyen Başbuğ'un dayandığı nokta belgenin fotokopi olmasıydı. Başbuğ'a göre belge kâğıt parçasıydı. Dikkate almaya değmezdi. Ancak aylar süren tartışmaların ardından belgenin orijinali savcılığa gönderildi. Bu arada TSK'nın hükümeti yıpratmak amacıyla internet siteleri oluşturduğu, bunun karargâhın planlı bir çalışması olduğu ortaya çıktı. Başbuğ, sitelerin Genelkurmay Başkanlığı'nın emriyle kurulduğunu doğruladı.

Karargâhlarda arama yapıldı

İlker Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı'nın ikinci yılı da birincisini aratmayacak olaylarla dolu geçti. Art arda yaşanan karakol baskınları kamuoyunda çokça tartışıldı. Her karakol baskının ardından, buralara baskın yapılacağıyla ilgili bir belge ortaya çıktı. Başbakan yardımcısı Bülent Arınç'a suikast yapılacağı gerekçesiyle iki ay takip edilen araçta yakalananlar ise rütbeli askerlerdi.

Bu askerler Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda görev yapıyordu. Bunun üzerine savcılık emri eli ile Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın karargâhı basıldı. Sadece karargâhı basılan bu komutanlık değildi. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'nın Ankara'daki karargâhı, Gölcük Donanma Komutanlığı ve Aksaz Deniz Üs Komutanlığı karargâhlarında da arama yapıldı. Türkiye tarihinde böylesi ilk defa yaşanıyordu.

Erzincan ve Kayseri'de başlatılan soruşturmalar ve yapılan operasyonlar sonucunda da Hava Kuvvetleri Adli Müşaviri Alb. Zeki Üçok ve 3. Ordu Komutanı Org. Saldıray Berk başta olmak üzere yargılanmaya başladı.

Balyoz planlarını bozdu

Ama Başbuğ döneminin en flaş skandalı Balyoz Darbe Planı'nın ortaya çıkması oldu. Buna göre 2003'te 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan başkanlığında bir grup darbe yapma kararı almış ve harekete geçmişti. İşte yıllar sonra bu planın beş bin sayfayı tutan belgeleri bir bavulla Taraf Gazetesi'nden Mehmet Baransu'ya ulaştırıldı. Taraf da günlerce manşetten darbe iddialarını yayımladı. Başbuğ, bu defa belgeleri çok ciddiye aldı. En azından medyanın karşısına çıktığında böyle davrandı. Balyoz Darbe Planı, Başbuğ'un geleceğe yönelik tüm planlarını altüst etti. Bu planın ilk sonuçları da 2010 Ağustos Yüksek Askeri Şura toplantısına damgasını vurdu. TSK'nın terfi listesi bu plan ve iddialar yüzünden tepeden tırnağa değişti.

Kafes Eylem Planı, Heronlarla ilgili tartışmalar, Hatay-Dörtyol'da yaşanan olaylarda JİTEM'in rolü, Parola; 'Adi Başbakan', Çukurca'da altı askerin TSK'ya ait bir mayına basarak şehit olması, şehit ailelerinin ilk defa Genelkurmay Başkanlığı önünde TSK aleyhine açıklama yapması yaşanan diğer skandalların yanında gölgede kaldı.

Işık Koşaner'e enkaz bıraktı

İlker Başbuğ iki yıl boyunca tüm tartışmaların odağındaydı. En çok konuşulan ve konuşan, en çok tartışılan Genelkurmay Başkanı oldu. Başbuğ'un başkanlık yaptığı son Yüksek Askeri Şûra toplantısı Başbuğ döneminde TSK'nın nereden nereye geldiğinin resmiydi. Şûraya katılan iki ordu komutanı sanıktı ve yargılanıyordu. Bir orgeneral başbakandan, diğeri cumhurbaşkanından veto yemişti. Her şeyi değiştirmek için gelen Başbuğ, tabiri yerindeyse arkasında bir enkaz bırakmıştı. Org. Işık Koşaner'i bu anlamda oldukça zor günler bekliyordu.

Başbuğ emekli olduktan sonra boş durmadı, kitaplar yazdı. Ancak Başbuğ için en acı sürpriz 2012 yılının ilk günlerinde yaşandı. İnternet Andıcı Davası kapsamında ifadesi alınan Başbuğ, tutuklandı ve Ergenekon Davası'na dahil edildi. Şimdi de aynı davanın en önemli hükümlüsü. ALINTI.

1 Ağustos 2013 Perşembe

Erdoğan'ın iki yıl önce TÜBİTAK'a verdiği talimat NATO'yu gerdi

Başbakan Erdoğan'ın iki yıl önce TÜBİTAK'a verdiği talimat NATO çevrelerince endişeyle karşılandı.

NATO'yu gerdi
Türkiye'nin uzaya gönderdiği uydular için kendi fırlatma tesisini kurma planını,NATO ülkeleri "Uzun menzilli füze geliştiriyor" diye yorumladı.
Türkiye'nin uydu macerası 1994 yılında hayal kırıklığıyla başlamıştı. 24 Ocak 1994'de Ariane 4 ile fırlatılan TÜRKSAT 1A, roketteki arıza nedeniyle 12 dakika 12 saniye sonra okyanusa gömülmüştü. Sigortalı olduğu için aynı yıl yerine TÜRKSAT 1C gönderildi. Türkiye, geçen 19 yıl içinde kendi uydusunu yapabilecek kapasiteye geldi. Ancak halen Türk mühendislerin yaptığı bu uyduları uzaya gönderebilmek için yabancı ülkelere milyonlarca dolar para ödeniyor.

AMAÇLARI BUYSA EKİPMAN BULAMAZLAR

Bir uydunun uzaya fırlatılması ağırlığına göre 50 ila 400 milyon dolar arasında bir maliyet getiriyor. Tükiye 2020 yılına kadar 16 uyduyu uzaya göndermeyi hedefliyor. Bu uyduların Türkiye'ye maliteyinin 2 milyar doları bulması bekliniyor. Hal böyle olunca Türkiye kendi fırlatma tesisini kurmak için harekete geçti. Savunma Sanayi Müsteşarlığı, haziran ayında Roketsan ile fırlatma tesisi anlaşması imzaladı. Roketsan'a göre Uydu Fırlatma Tesisi, 100 milyon dolara mal olacak. Ancak bazı NATO ülkeleri, uzaya kendi uydusunu göndermek isteyen Türkiye'nin "uzun menzilli füze" geliştirme eğiliminde olduğu endişesi taşıdığını söyledi. Defencenews sitesine konuşan Ankara'daki bir diplomat, Türkiye'nin iki yıldır uzun menzilli füze geliştirmek istediğine dikkat çekerek, "Türkiye uzaya uydu fırlatması durumunda 2.500 kilometre menzilli füze de geliştirebilir. Eğer amaçları buysa, fırlatma tesisi için gerekli olan ekipmanı bulmada güçlük yaşarlar" yorumunda bulundu.
ERDOĞAN İSTEMİŞTİ
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2011 yılındaki Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu toplantısına, "İran'ın 2 bin-2 bin 500 kilometre menzilli füzeleri var. YAŞ toplantısında komutanlara sordum, 'Bizim füzelerin menzili ne kadar?' diye. En fazla 150 kilometre. Bu olmaz, geliştirmemiz lazım" dedikten sonra TÜBİTAK'a "Biz de yapabiliriz. Sizden bunu istiyorum" diyerek uzun menzilli füze yapma talimatı vermişti.